• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

MAGNET 24. Butik Müzayede

Müzayede komisyon oranımız %10'dur.

Müzayedemiz 21 Mayıs 2023, Pazar günü saat 13.02'den itibaren canlı olarak yayınlanacaktır. Canlı müzayede dahilinde lotlar sırasıyla satışa çıkacak ve ekranda kalma süresi 20 saniye olacaktır. İlgili lota bu süre içinde pey verilmesi halinde ekranda kalma süresi 20 saniye daha uzayacaktır. 

Eserlere pey verebilmek için üyelik bilgilerinizi eksiksiz doldurmanız gerekmektedir. 

Müzayedemizde yer alan eserler müzayede süresi boyunca adresimizde teşhir edilmektedir. Alıcılar, tüm eserlerin ''HALİYLE'' satışa sunulduğunu, pey vereceği eseri öncesinde incelediğini taahhüt eder.

Ödeme süremiz müzayede bitiminden sonra 7 (yedi) iş günüdür. Açık arttırma sonrası "satış iptali, cayma hakkı veya alımdan vazgeçme" söz konusu değildir, aksi halde hukuki işlem başlatılır ve cezai şartlar uygulanır.

Magnet Istanbul satışa çıkarttığı eserlerin orijinalliğini garanti eder.

İlgilendiğiniz eserler ile ilgili +90 537 466 20 14 numaralı telefondan bilgi alabilir, Caferağa Mahallesi Hacı Şükrü Sokak 1/2 Kadıköy İstanbul adresimizde eserleri yakından inceleyebilirsiniz.

Lot: 1 » Resim

Ömer Uluç (1931-2010)

Baş, 1986, İmzalı, Tuvale marufle edilmiş karton üzerine yağlıboya, 57 x 43.5 cm

1949-1955 yılları arasında İstanbul Robert Kolej’de ve ABD’de mühendislik eğitimi alan Ömer Uluç resim eğitimine Nuri İyem atölyesinde başladı ve ilk dönem çalışmaları figüratif resimler oldu. Aynı yıllarda “Tavanarası Ressamları” içinde akademizme tepki olarak soyut dışavurumcu resimler üretti. 1953-57 yılları arasında mühendislik öğrenimi gördüğü Amerika’da soyut resim çalışmalarına devam etti. 1960’larda ise özgün bir sanat arayışına giren sanatçı, rengi düz renk form üzerinde hareketli lekeler oluşturarak kullanmaya başladı ve bu dönem çalışmalarını 1965’ten sonra “Armalar” adı altında topladı. Soyut resim yapmakla birlikte, sarmal renk demetleriyle form denemeleri yapan Uluç, bunları figüre dönüştürdü. 1980’lerde kullandığı renk yumaklarında bir açılma izlenir. Fonda serbest çizgilerle renkli uygulamalar yaptığı bu yıllarda gerçekleştirdiği çıplaklarda renk yumakları çözülür ve serbest eğrisel çizgilere dönüştürdüğü gözlenir. Yaklaşık 1988’de kalınlaşan fırça darbeleriyle çalıştığı resimlerinde aynı imgeyi tekrarlayarak iki ya da daha fazla tuvali birbirini tamamlar şekilde tasarlamaya başladı. 1990’ların başından itibaren çok parçalı tuvallerinden “çıkmalı” resimler olarak adlandırdığı ve kolaj tekniğinden faydalanarak imgeyi tuval sınırlarının dışına taşıran resimler üretti. 90’ların sonundan itibaren sanatçı resimlerinde kullandığı sarmal renk yumaklarını önceleri halat sonraları ise plastik hortum kullanarak heykeller üretmeye başladı ve heykelleri serbest olarak Ölüm Duvarı (1999) çalışmasında olduğu gibi büyük boyutlu resimlerin önünde ya da Yola Bakan Köpek (2001) çalışmasındaki gibi önünde kullanarak yerleştirmeler yaptı.

Detaylar
Lot: 8 » Resim

Mübin Orhon (1924-1981)

İsimsiz, 1975, İmzalı, Kağıt üzerine guaj boya, 50 x 35 cm

Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdik­ten sonra ekonomi doktorası yakmak için Paris’e giden Mübin Orhon, Grande-Chaumière Akademisi’nde çizim dersleri aldı. Taschisme’in kuramcısı Charles Estienne’le tanıştı ve onun lekeci biçim dilini benimsedi. Mübin Orhon, 1950’li yılların başlarında Mark Rothko, Barnet Newman ve Nicolas de Stael’in yapıtlarından etkilenmiştir. Sanatçı, sanatını gizemli kılabilmeyi tablonun ortasında fırça darbesiyle oluşturduğu çizgi ya da figürü bazen bir ışık bazen da koyu lekeli işleyişle başarmıştır. İlk kişisel sergisini Iris Clert Galerisi’nde açtı. Bu dönemde, César, Takis, Messaier, Giacometti, Charles Maussion ile yakın ilişkiler kurdu. 1964’te askerlik görevini yapmak için Türkiye geldi ve 1973’de tekrar Paris’e döndü. Mübin Orhon’un 1970’lerde yapılmış işleri, onun 1960’lerden 1970’lere farklılaşan soyut diline tanıklık etmemizi sağlar. Mübin, temelde ışığın renk­ler üzerindeki görme etkisi üzerinde yoğunlaşır. Uzam, zaman ve farkındalı­ğın resimleri olarak tanımlanabilecek bu yapıtlarda göz izlemekten çok fark etmeye yönlendirilir. Kırmızı, turuncu, mor ya da yeşil renkteki zeminleri­nin belirlediği pürüzsüz, düz yüzeylerin durdurucu, girilemez, arkasına ge­çilemez duyumu veren sertliğini, dikey-yatay, kararlı ve anlık büyük fırça iz­leri, ya da farklı tonda belli belirsiz küçük lekelerle farkındalık yaratacak bir yüzeye dönüştürür. Orhon’un tuvalin ortasına yerleştirdiği dikdörtgenler, le­keler, çizikler, sanatçı izleri olarak herhangi bir temsil değerinden çok deği­şim içindeki duyuların izlerine kapı aralar. Düşünsel, zihinsel olmayan de­neyimlerin kaydedildiği resimleri, davranışsal ve duyumsal içe doğuşların izlerini taşıyan yüzeylerdir ve bu anlamda modernist kompozisyon fikrinin karşısında bir tutumu yansıtır, tuvalin ortasında mistik boşluğa bir kapı ara­lar, derinlik yaratır.

Detaylar
Lot: 11 » Resim

Sabri Berkel (1907-1993)

Soyut Lekeler, İmzalı, Karton üzerine akrilik boya, 50 x 35 cm

Bu Eser Yüksek Ressam/Restoratör Bayram Karşit tarafından onaylanmıştır.

Sabri Berkel, Üsküp’te başladığı ilk ve orta öğretiminin ardından Belgrad Güzel Sanatlar Okulu’nun Hazırlık Bölümü’nden mezun olmuş; 1929-1935 yılları arasında Floransa Güzel Sanatlar Akademisi’nde Felice Carena’nın atölyesinde çalışmıştır. Fresk ve gravür üzerine yoğunlaşan sanatçı, ilk kişisel sergisini İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde açmıştır. Léopold Lévy’nin isteği üzerine Akademi’ye asistan olarak giren sanatçı, Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği Sergileri’ne katılmış; 1941 yılında ise “d Grubu” üyeleri arasında yer almıştır. 1947 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından araştırma ve çalışmalar yapmak üzere Paris’e gönderilmiş; Lhôte Atölyesi’nde çalışmalar izlemiş, çeşitli ülkelerde araştırma gezileri yapmıştır. Sanatçı, Akademi’de Dekoratif Sanatlar Bölümü’nde galeri öğretmenliği, 1965-1969 yılları arasında ise Yüksek Resim Bölümü başkanlığı yapmıştır. Uluslararası pek çok alanda eserleri yer alan sanatçıya Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onur ödülü verilmiş ve 1989 yılında retrospektif sergisi düzenlenmiştir. Sanatçının 1930’lu yıllardaki natürmortlarında nesnelerin boşluktaki ağırlıkları hissedilir, 1947’ye kadar Cezanne etkisi görülür, 1950’lerden sonra ise kübik parçalama, geometrik kurgu içinde soyutlama ve kendine özgü renk kullanımı belirginleşmiştir. Berkel, 1950’lerin ortalarından itibaren kaligrafik soyut düzenlemeler üretmiş; sonraları renk lekelerinden oluşan kompozisyonlar oluşturmuştur. 1971’den itibaren ise geometrik soyutlamalar gerçekleştirmiştir.

Detaylar
Lot: 16 » Resim

Bedri Rahmi Eyüboğlu (1911-1975)

Motif, İmzalı, Karton üzerine guaj boya, 28 x 19.5 cm

Osmanlı döneminde Trabzon’un Maçka bölgesinin en büyük ailelerinden olan, Cumhuriyet dönemindeyse içinden çıkardığı sanatçı ve entelektüel bireylerle ünlenen Eyuboğlu ailesindendir. Bedri Rahmi, Trabzon Lisesi’nde öğrenciyken, bu kuruma resim öğretmeni olarak atanan Zeki Kocamemi’den etkilenmiş ve onun da teşvikiyle 1927 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi’ne girmiş; Nazmi Ziya ile İbrahim Çallı’nın atölyelerinde çalışmıştır. Öğrencilik döneminde Paris’e giden sanatçı, André Lhôte’un atölyesine devam etmiş, Henri Matisse ve Raoul Dufy’den çok etkilenmiştir. 1937’de Güzel Sanatlar Akademi’nin Resim Şubesi’ne, Leopold Lévy’nin asistanı olarak atanan Eyuboğlu, ilerleyen yıllarda atölye sahibi olmuş ve eğitimciliğiyle de öne çıkmıştır. Yurt Gezileri’ne de katılan Eyuboğlu 1938’de Edirne’ye, 1941’de Çorum’a gitmiş ve 1940’ların sonundan itibaren Anadolu el sanatlarında gördüğü motifleri, onlardaki renk ve biçim zenginliğini çağdaş teknikler kullanarak sanatına taşımış, stilize ettiği figürleri bu motiflerle birleştirmiştir. Aynı dönemde hat sanatı kaynaklı imgelere yer verdiği resimler de yapan Eyuboğlu, 1960’lardaki Amerika gezisinden sonra kısa bir süre soyut tarzda çalışmış, ancak bir süre sonra tekrar eski üslubuna geri dönmüştür. Gravür, seramik ve mozaik de yapan Eyuboğlu’nun sanatındaki güçlü Anadolu referanslarını yazdığı şiirlerde de yakalamak mümkündür.

Detaylar
Lot: 26 » Resim

Zeki Faik İzer (1905-1988)

Soyut Kompozisyon, İmzalı, Mukavva üzerine yağlıboya, 46 x 38 cm

Zeki Faik, Sanayi-i Nefise Mektebi’nde Hikmet Onat ve İbrahim Çallı atölyelerinde eğitim görmüştür. 1928-1932 yılları arasında Paris’te, André Lhôte’unve Othon Friesz’in atölyelerinde çalışmalarını sürdürmüş; ayrıca fresk, seramik ve duvar resmi sahalarında da eğitim almıştır. Paris dönüşü, İstanbul’da d Grubu’nu kuran çekirdek topluluğun içinde oluşuyla dikkat çeken Zeki Faik, 1937’de Güzel Sanatlar Akademisi’ne atanmış ve Fotoğraf Atölyesi’nde çalışmaya başlamıştır. Bu dönemde, İzer’in pek çok Türk ressamı gibi, öğrencilik döneminde tanıdığı İzlenimci etkilerle Paris’te öğrendiği Geç Kübist öğretiyi bağdaştırmaya çalıştığı görülür. 1940’lardan itibaren, bu arayışlar yerini soyut dışavurumcu sanatın tesirlerine bırakacaktır. 1948’de Güzel Sanatlar Akademisi Müdürü olarak atanan İzer, bu görevi 1952’ye dek yürütmüştür. Yurtdışıyla bağlantısını devam ettirmeye çalışan İzer’in, Avrupa’daki sanatsal gelişmeleri izlediği ve onları kendi sanatıyla birlikte yorumlamaya çalıştığı, özellikle 1950’lerden itibaren meydana getirdiği resimlerde daha açık bir biçimde görülür. Bu dönem resimlerinde kaligrafik imgelerden hareketle soyut çalışmalar yapan sanatçı, 1960’larda müzikle bağlantılı resimler yapmıştır. 1968’de Güzel Sanatlar Akademisi’nden emekli olan İzer, 1970’te Fransa’ya gitmiş, on dört yıl süren bu konukluğu onun sanatındaki son evreyi biçimlendiren başlıca etken olmuştur. Sanatçı bu döneminde ilkel toplumların sanatına ilgi duymuş, ilk kolaj denemelerine başlamış; 1980’lerde de Orta Asya ve Selçuklu halılarından etkilendiği duvar halıları yapmıştır. Zeki Faik İzer, Türkiye’de soyut sanatın gelişmesinde önemli katkısı olan sanatçılardandır.

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 9
sonraki