• Vazgeç
    Filtrele
Filtrele

MAGNET 11. Butik Kitap Müzayedesi

Müzayedemizde komisyon oranımız %20'dir.

Müzayedemiz 21 Ağustos 2022, Pazar günü saat 13.02'den itibaren canlı olarak yayınlanacaktır. Canlı müzayede dahilinde lotlar sırasıyla satışa çıkacak ve ekranda kalma süresi 20 saniye olacaktır. İlgili lota bu süre içinde pey verilmesi halinde ekranda kalma süresi 20 saniye daha uzayacaktır. 

Müzayedemizde yer alan kitapları galerimizi ziyaret ederek inceleyebilirsiniz. 

Ödeme süremiz müzayede bitiminden sonra 7 (yedi) iş günüdür. Kargolarınız ise ödemeler itibariyle bir hafta içinde alıcı ödemeli olarak anlaşmalı olduğumuz kargo şirketine teslim edilmektedir.

İlgilendiğiniz kitaplarla ilgili +90 537 466 20 14 numaralı telefondan bilgi alabilirsiniz

Lot: 13 » Kitap

Sagalassos: City of Water

Metinler: Marc Waelkens, Semra Mägele, Jeroen Poblome
Fotoğraflar: Ahmet Ertuğ
2013
İngilizce
34x47 cm
208 sayfa (99 renkli levha ve planlar)
Almanya’da basılıp İsviçre’de elle ciltlenmiştir
İpek kumaş ciltli; özel kutu içinde.


Türkiye’nin güneyinde, Antalya’nın yaklaşık olarak 150 km kuzeyindeki Ağlasun Dağı’nın eteklerinde, 2045 metre yükseklikte kurulu Sagalassos kenti eski Psidya bölgesinin bir parçasıydı ve konumu nedeniyle doğal koruma koşullarına sahipti. Yüksek rakımlı bu bölge doğal su kaynaklarının bolluğu dolayısıyla da ideal bir yerleşim merkeziydi. İlk yerleşimin MÖ 5. yüzyılda başladığı tahmin edilen kent tarihi kaynaklarda ilk olarak MÖ 333’te Sagalassosluları yenen Büyük İskender’in seferi kapsamında geçer. Kent, özellikle MS 2. yüzyılda İmparator Hadrian’ın kenti imparatorluğun dini merkezi olarak seçmesi dolayısıyla önceden görülmemiş bir gelişim dönemi yaşamıştır.

Modern çağda 1706’da Fransız bir gezgin tarafından keşfedilen Sagalassos’u 18. ve 19. yüzyıllarda bir dizi batılı kâşif ziyaret etmiştir. 1987’de başlayan keşif kazıları 1993’te Belçikalı arkeolog Marc Waelkens yönetiminde tam teşekkülü bir kazı çalışmasına dönüşmüştür. Yirmi yılın sonunda elde edilen bulgular, kentin sadece Psidya’nın değil, Küçük Asya’nın da en önemli yerleşim birimlerinden biri olduğunu ortaya koymuştur. Kentin muhteşem bir altyapısı bulunuyordu: bitmemiş ama devasa ölçülerde bir amfiteatr, bir stadyum, bir kütüphane, pagan tanrılar ve imparatorluğun inanacına adanmış tapınaklar, ticari ve tören amaçlı büyük kamusal alanlar ve meskenler... Kent heykeltıraşlar, mimarlar ve çanak çömlek yapımcıları gibi sanatçı bir topluluk için de çekim merkeziydi. Önemli bir mermer çıkarma bölgesi olan Dokimeion’un temsilcilerinin de aralarında bulunduğu heykeltıraşlar kentin öde gelen hayırseverlerinin, inanılan tanrıların ve imparatorluk ailesinin portrelerini ve birçok mezarın heykellerini yapıyor; mimarlar ve mimari heykeltıraşlar güzellik, ihtişam ve detayları açısından Efes gibi çok daha fazla bilinen kentlerdekilerle yarışacak yapılar inşa ediyor; çanak çömlek ustaları da civardaki kil yataklarından yararlanarak önemli bir ihracat kalemi olan seramik eşyalar imal ediyordu. Kazılar, kentin Geç Antik dönem ve sonrasındaki tarihine de ışık tutarak birçok depreme rağmen Sagalassos’un MS 11. yüzyıla kadar kullanıldığını ve Hıristiyan bir kente dönüştüğünü ortaya koymuştur.

Sagalassos: City of Water bir kısmı yeniden yapılan mimari başyapıtlara ve heykeltıraşlık mucizelerine odaklanıyor. Ahmet Ertuğ’un birbirinden güzel 99 levhasının yer aldığı kitap yerleşimin eski tarihi, mimarisi, heykeltıraşlık hazineleri ve çanak çömleklerinin yanı sıra modern çağda keşfi ve izleyen dönemdeki kazılara da yer veriyor. Alanının önde gelen bilimadamlarının kaleme aldığı metinler hem profesyonellere hem de meraklı okuyucuya hitap ediyor. Kentin nefes kesen panoramik görüntülerinden heykellerin en ince ayrıntılarına uzanan muhteşem fotoğraflar da Sagalassos’un Küçük Asya’nın en önemli biri olduğu savını destekliyor.

Detaylar
Lot: 14 » Kitap

Ephesos

Architecture, Monuments & Sculpture (Efes: Mimarlık, Anıtlar ve Heykel)
Metinler: Prof. Friedrich Krinzinger ile kazı ve bulgulardan sorumlu arkeologlar heyeti
Fotoğraflar: Ahmet Ertuğ
İngilizce
47.8x35 cm
240 sayfa (34 adet renkli panoramik levha, 109 adet renkli levha)
Baskısı ve cilt İsviçre’de gerçekleşmiştir.
Japonya’da özel olarak imal edilmiş bir cilt kumaşı ile elde kaplanmış; özel kutu içinde.


Ege bölgesinin olağanüstü yerleşimlerinden biri olan Efes antik kenti, muhteşem bir medeniyet seviyesinin beşiği olmuştur. Bölgedeki insan yerleşimlerinin geçmişi neolitik döneme (İÖ 6000) kadar uzanmakta. Kent uzun yıllara dayanan tarihi sürecinde birçok defa kurulmuş, yok edilmiş ve tekrar inşa edilmiştir. Efes 11. yüzyılda küçük bir köy boyutuna inmiş ve yerleşim 15. yüzyılda terk edilmiştir. 19. yüzyılda başlayan sistematik arkeolojik kazılar günümüzde hala sürüyor. Son zamanlarda Efes’te ortaya çıkan en önemli buluntular arasında Yamaç Evleri yer alıyor.

Ertuğ & Kocabıyık, Efes antik kenti ile ilgili bir sanat kitabı gerçekleştirmeye karar verdiğinde, bu sit alanında 1954 yılından beri kazı, restorasyon ve rekonstrüksiyonları yapan Avusturya Arkeoloji Enstitüsü uzmanları ile işbirliği yaptı.

Efes kazıları başkanı Prof. Friedrich Krinzinger’in genel editörlüğünü yaptığı kitabın bilimsel metinleri Efes’in arkeolojik kazıları ve araştırmalarından sorumlu olan uzmanlar tarafından yazıldı. Selçuk Efes Müzesi, İzmir Arkeoloji Müzesi ve Viyana’da bulunan Efes Müzesi’nde sergilenen arkeolojik eserler Ahmet Ertuğ tarafından fotoğraflandı.

Detaylar
Lot: 15 » Kitap

Palaces of Music

Opera Houses of Europe (MÜZİK SARAYLARI-Avrupa’nın Operaları)
Metinler: Michael Forsyth
Fotoğraflar: Ahmet Ertuğ
42.5x34.5 cm, 97, [4] renkli levha,
256s. Kumaş kaplı, özel kutu içinde


Avrupa’nın 26 önemli opera binasının Ahmet Ertuğ tarafından çekilmiş muhteşem fotoğraflarını içeren kitap, klasik, barok ve rokoko mimari üslubunda yapılmış ve günümüze tüm ihtişamıyla gelebilmiş tiyatro binaları ile başlıyor. Burada, sonraki dönem tiyatrolarına model olacak olan, mimar Palladio’nun İtalya Vicenza’da yaptığı olağanüstü Teatro Olimpico’dan, Stokholm’daki Drottningholm Sarayı Tiyatrosu, Almanya’nın Bayreuth kentinde bulunan Margrave operası ve Napoli’deki San Carlo’ya uzanan yapıtlar yer alıyor.

On dokuzuncu yüzyıla ait büyük opera yapıları arasında Paris Operası (Palais Garnier), Venedik’teki yeniden yapılmış olan La Fenice Tiyatrosu ve Prag Devlet Opera binaları yer alıyor. Son olarak kitap dünyanın önde gelen mimarları tarafından yapılan, Valencia, Lyon ve Oslo’daki yeni mimari başyapıtlara odaklanıyor.

Ahmet Ertuğ’un muhteşem fotoğraflarına eşlik eden metinlerinde Michael Forsyth, kitapta yer alan her opera binasının mimari özelliklerinin yanı sıra, toplumsal yaşam ve müzik tarihi içindeki yerlerine değiniyor.

Forsyth, kitabın sunuş bölümünde operanın yükselişini, operaların mimari gelişimini anlatıyor ve değişik ülkelerin ya da dönemlerin değişen ihtiyaçlarına göre opera binalarının akustik düzenlerindeki değişimleri ortaya koyuyor.

Fotoğrafa başlamadan önce Londra’da mimarlık eğitimi alan Ahmet Ertuğ’un yapıtları derin ve meditatif bir enerjiyi ortaya çıkarırken izleyeni konularının entelektüel yanının içine çekiyor. Paris, New York, Londra ve Viyana’da büyük sergiler açan sanatçının Aya Sofya Müzesi’nde ve Viyana’da Ephesos Müzesi’nde de daimi sergileri bulunuyor.

Kitabın metinlerini yazan mimar ve tarihçi Michael Forsyth, aynı zamanda ödüllü ve birçok dile çevrilmiş olan Buildings for Music: the Architect, the Musician and the Listener from the seventeenth century to the present day (Müzik için yapılmış binalar: on yedinci yüzyıldan günümüze mimar, müzisyen ve dinleyici) adlı kitabın da yazarı.

Detaylar
Lot: 19 » Kitap

İstanbul Haritaları / Maps of İstanbul 1422-1922

Editör: Dr. Ayşe Yetişkin Kubilay, Denizler Kitabevi, 2010, Hardover, Özel Kutusunda, 255 Sayfa, 47 x 36,5 x 4 cm

İstanbul fetihten evvel neye benziyordu? 19. Yüzyılda camilerin dağılımı nasıldı? Bir bakışta; o zamanki gözle Zamanın yöntemleri ve teknikleri; baskılar nasıl yapılmıştı? Boğazı gerçeğe yakın ilk defa kim, ne zaman çizebildi? Ya da Birinci Harpde İstanbul’un haritası nasıl çizilmişti? 580 parçalık müthiş bir koleksiyondan özenle seçilmiş ve asitten arındırılmış harita kağıdına basılmış 100 haritanın hikayesi

İLBER ORTAYLI’NIN ÖN SÖZÜ
Haritacılığın Gelişimi ve İstanbul Harita, hiç şüphesiz birebir modeldir. İçinde bulunduğumuz coğrafyayı anlamak için gereklidir. Ve harita tekamül eder… Bu tekamül bir yerde tarihin kendisidir. Yerküreyi ve çevremizi ayrıntılarla keşfin tarihidir. İstanbul Haritaları 1422-1922,Rönesans’ın en parlak devrinden başlıyor. İstanbul haritalarından oluşan zengin bir koleksiyona ait nadide örnekler bulunuyor. Şimdi Yunanistan’da yaşayan eski bir hemşehrimizin; Nick Adjemoglou’nun koleksiyonu başta olmak üzere, en mutena yüz İstanbul haritası seçilmiş ve bu kitap hazırlanmış. İlk harita, Floransalı ünlü gezgin ve haritacı Christoforo Buondelmonte’ye ait. Aynı zamanda, fetih öncesi İstanbul’u gösteren bilinen ilk haritadır. Buondelmonte, o
zamanki teknikle Bizans İstanbulunun bir krokisini vermiş. Konu aldığı coğrafya gibi haritacılık teknikleri de zaman içinde gelişmiştir. İstanbul’un topografik ölçüleri ve topografik ölçülerinin doğrulanması sanıldığından çok daha geç devirlerde yapılabilmiştir. Bunun için, 18. yüzyılın sonu 19. yüzyılın başını beklemek gerekecektir. Bu kitapta, haritacılıktaki teknik gelişmelerle birlikte İstanbul’un yeryüzü ölçümünün gelişmesini
göreceğiz. Avrupa, Türklerin imparatorluğunu ve İstanbul’uçeşitli vesilelerle etüd etmiş, temsilciler göndermişti. Avrupa krallarının coğrafyacıları, haritacıları İstanbul’u yüzyıllar boyu ziyaret etti. Sadece Osmanlı’yı değil Bizans devrinden başlayarak yapılarıyla, topografik ve demografik özellikleriyle
Osmanlı başkentini çalışmışlardır. Buradaki haritalar, Avrupa’nın Osmanlı’yı görme şekilleri hakkında da bilgi veriyor.

Detaylar
önceki
Sayfaya Git: / 11
sonraki