Nuri İyem (1915-2005)

Plaj Yolu, İmzalı, Duralit üzerine yağlıboya, 46 x 53.5 cm

1933’de girdiği İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Nazmi Ziya, Hik­met Onat ve İbrahim Çallı atölyelerinde çalıştı, Feyhaman Duran ve Na­mık İsmail gibi hocalardan yararlandı onlardan romantik/izlenimci esteti­ği edindi. 1936’da Lépold Lévy atölyesine geçti, 1938’de mezun oldu. Levy ile çalışmalarını daha sonra İDGSA Resim Bölümü Yüksek Kısmı’nda da 1944’de mezun olana kadar sürdürdü. Kısa bir süre İstanbul Resim ve Hey­kel Müzesi’nde Halil Dikmen’in yardımcılığını yaptı. Yeniler Grubu’nun (1941) kurucuları arasında bulunan Nuri İyem, o yıllarda eğitim programı­nı Cézanne kaynaklı kübist, inşacı bir yaklaşımla sürdüren Akademi’nin ak­sine toplumcu-gerçekçi resim anlayışına bağlandı. Liman işçileri, nalbant, tarlada çalışanlar, yük taşıyanlar, emekçiler gibi konuları işleyen sosyal içe­rikli eleştirel resimler yaptı. d Grubu’nun “kübist/elitist” biçimciliğine Aka­demi dışında sanat yapan biri olarak hep karşı çıktı. 1941-1950 yılları ara­sında yaptığı toplumsal içerikli resimleriyle, Yeniler Grubu’nu oluşturan di­ğer genç kuşak sanatçılarla, özellikle Akademi dışındaki yazar ve sanatçılar­dan destek aldı. İlk kişisel sergisini 1946’da açtı. İki yıl tutuklu kaldı. Anka­ra, İstanbul ve İzmir’de duvar resimleri gerçekleştirdi. 1950’lerde Maya Sa­nat Galerisinde sergi açtı, devlet tarafından yurt dışında düzenlenen sergi­lere katıldı. 1946’da Fethi Karakaş ve Ferruh Başağa ile birlikte paylaştığı Asmalımescit Sokağı’nda, bir apartmanın çatı katındaki atölyede yetiştirdi­ği, soyut sanatı savunan bir grup öğrencinin kurduğu Tavanarası Ressam­ları (1951-1952), İyem’in yönlendirmesiyle Akademik iktidarın yöneticile­ri olarak gördüğü d Grubu sanatçılarını taklitçilikle suçladı. Yaşamı boyunca Akademi’nin savunduğu sanat anlayışına karşı çıkan İyem, 1950’lerde ileri­cilik olarak anladığı soyut sanata bağlandı, akademinin resmi sanat anlayı­şını eleştirdi. 1960’lı yıllarda, bir yandan da Anadolu insanını onların yaşa­mını, iç dünyasını, köyden kente göç olgusunu, gecekondu yaşamını anlatan figüratif resimler üretti. Bununla birlikte soyut resimler de boyadI. Giderek Anadolu, göç, gecekondu manzaralarına yöneldi, Anadolu’yu bir kadın ola­rak idealize ettiği iri özlü, güzel kadın portreleriyle görselleştirdi.